Gizemli Hint mutfağının Taksim’deki temsilcisi-Musafir

Son yıllarda Talimhane’de bir kabuk değişimine şahit oluyoruz. 2000’lerin başında Habitat toplantılarıyla trafiğe kapatılan bu bölgede yedek parça dükkânların yerini lüks oteller almaya başlayınca birbirinden kaliteli restoranlar bir bir açılmaya başladı. Musafir Hint mutfağı severlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir adres.

Yemeğe Hint böreği Samosa ile başlıyorum. Bezelye, patatesli Samosa’yı dört farklı sosla (mango, nane, acı, hint cacığı) sunuyorlar. Börek çıtır, sosların hiçbiri hazır değil, hepsi bir birinden leziz ama bir tercih yapmak gerekirse böreğe en çok Hint cacığı yakışıyor. Yemeğe acılı mercimek gevreği Papad ile başlamak Hintlilerin vazgeçemediği bir alışkanlık. Papad Hindistan’dan hazır geldiği için o kadar ilgimi çekmiyor.

İstanbul’un Acem restoranı-Asuman

Göçlerle nüfusu onbeşmilyona ulaşan İstanbul bir dünya metropolüne dönüştü; ancak, şehrin gastronomi dünyasına bu kozmopolitlik henüz yansımış değil. Etnik gruplara ait restoranlar bir elin parmaklarını geçmiyor. Aksaray’daki butik restoran Asuman, İran mutfağını tadabileceğiniz ender mekânlardan birisi.

Roma'da pizzanın dünyaca ünlü adresi: La Gatta Mangiona

Tazelik ve ürün kalitesini ön plana çıkartan doğal yemek yeme tarzıçiftlikten mutfağının öncü temsilcisi İtalyan mutfağı günümüzde en moda mutfaklardan birisi. Ülkemizdeki pahalı İtalyan restoranlarında pizza, makara ağırlıklı mönüler yer alırken İtalya’da durum farklı. Pizzalar sadece samimi pizzerialarda sunuluyor.

Napoli usulü klasik pizza yapan mekâna girdiğimde kedi maketleri dikkatimi çekiyor; meğer La Gatta Mangiona’nın Türkçesi açgözlü kedi imiş. Pizzacı sadece akşamları servis veriyor, içerisi tıklım tıklım dolu, rezervasyon yaptırmak şart. Rezervasyon yaptıramadıysanız da dert etmeyin, beğendiğiniz pizzayı paket yaptırıp dilediğiniz yerde yiyebilirsiniz.

Bakırköy’de Kastamonu lezzetleri şöleni

İstanbul’da onlarca esnaf lokantası var ama birçoğu Anadolu mutfağının zenginliklerini yansıtmaktan uzaklar, mönülerindeki yemekler birbirinin kopyası ve sıradanlar. Herkes Mersin'e giderken tersine gidenler de yok değil, mesela Bakırköy’deki Abdulkadir. Semtin en işlek caddelerinden birisinde yer alan Abdulkadir sunduğu Kastamonu lezzetleri ile fark yaratıyor.

Yemeğe Kastamonu’nun meşhur döneri ile başlıyorum. Dana etinden lezzetli bir döner yapmışlar, kuzu eti ile yağlılığı sağlamışlar. Bakırköy’de hafta sonu kurslara akın eden yüzlerce öğrencinin dondurulmuş fabrikasyon dönerlere, fastfood zincirlere gitmek yerine gerçek bir döner yiyebilecekleri Abdulkadir gibi yerleri keşfetmeleri önemli. Döneri bir de odun ateşinde yapsalar, başyapıt olur.

Riesling vatanındaki restoran

Ren kıyısında Riesling bağlarıyla ünlü Rheingau bölgesinde Ortaçağ'dan günümüze miras kalan mülkte bulunan Schloss Reinhartshausen restoranın şarap yemek uyumu ön plana çıkaran mönüsü dikkat çekici.

Frankfurt merkezinin yarım saatlik bir yolculukla bir dönem Hollanda prensesi Prusyalı Marianne’ne evsahipliği yapmış, etrafı bağlarla çevrili malikaneye ulaşıyorum. Kale çevresinde küçük bir yürüşünün ardından restorandan içeri giriyorum.

İpek Yolu’ndan gelen lezzet rüzgârı

Topkapı Kültür Mahallesi'ndeki Zinnet restoran İstanbulluları Orta Asya yemek kültürü ile tanıştırarak şehrin gastronomi dünyasına renk katıyor.

Doksanlı yıllarda Trakya Otogarının meşhur karmaşası ile anılan Topkapı semti 1453 Panoramik Müzesi ve Topkapı Kültür Parkı gibi kültürel mekânlar sayesinde kabuk değiştirmeye başladı. Topkapı Kültür Parkı’nın ortasındaki büyük konakta Zinnet adlı ilginç restoranın açılmasıyla semtin kültürel zenginliği de yeni bir boyut kazandı.

Klasik Viyana lezzetlerine yolculuk

Habsburg İmparatorluğu’na başkentlik yapmış Viyana zengin bir mutfak kültürüne sahip. Macar gulaş, Sırpşaşlığı, Türk kahvesi gibi lezzetleri barındıran Viyana mutfağının kuşkusuz en vazgeçilmezi,İtalyan mutfağından esinlendikleri millî yemekleri Wiener Schnitzel.

Viyana’daşnitzel yapan birçok restoran var ama yüz senelik şnitzelci Figlmüller bu konuda uzmanlaşmış mekânların en öne gidenlerinden. St. Stephan Katedraline beşdakika mesafedeki dünyaca ünlü şnitzelci Figlmüller’e gittiğimde, kapısının önündeki kalabalığın Wollzeile sokağı başına kadar uzanmakta olduğunu görünce bir alt sokak Bäckerstrasse'deki şubesine doğru yola koyuluyorum.

Gerçek Adana kebabının İstanbul’daki adresi- Yusuf Usta

Arap kültüründen mutfağımıza miras kalan kebabın tarihi insanoğlunun ateşle tanışması kadar eski. Günümüzde bu lezzetin popülaritesinin artmasıyla kimi kebapçılar servis ve ambiyansa ağırlık verip kebabı batılı bir formata sokmaya çalışırken, kimileri ise özensiz malzemeler kullanarak kebabı özünden uzaklaştırdı. Bu rüzgâra kapılmayıp bildiği işi en iyi şekilde yapmayı sürdüren de yok değil, tıpkı Suadiye’deki Yusuf Usta gibi.

Beypazarı’ndan lezzet günlüğü

İpek Yolu’nun geçmişteki önemli kavşaklarından birisi olan Beypazarı; konakları ve yöresel mutfağıyla bozkırın içinde saklı bir vahayı andırıyor.

Beypazarı güveci, yaprak sarma, 80 katlı baklava, Beypazarı kurusu gibi birçok lezzeti barındıran Beypazarı’nı bir gastro-turizm cenneti olarak kabul etsek hata yapmış sayılmayız. Yörenin lezzetlerini tatmak için ilk durağımız ise Tarihi Taş Mektep Restoran.

Kadıköy ile özdeşleşmiş esnaf lokantası- Yanyalı Fehmi

Çalışan kesim öğlenleri ev yemeği özlemlerine çare olan sade, temiz gösterişsiz, samimi mekânlar olan esnaf lokantaları İstanbul’un aynası. Kadıköy ile özdeşleşmiş, tarihi Osmanlı sarayı mutfağına dayanan Yanyalı Fehmi ise lüks esnaf lokantasıkategorisinde bir lokanta.

Boğaza karşı bira keyfi

Ülkemizde bira pazarı nitelikten ziyade nicelik ön planda, birçok bira markası var ama biraların yüzde doksanbeşi pilsen tipi bira. Oysaki pilsen birası, Çek Cumhuriyeti’nin Plzen kentinde keşfedilmiş, ale ve lager ana kategorilerindeki yüzlerce çeşit biradan bir lager türü. Bebek’teki Taps daha önce tatmadığınız farklı biralarla tanışacağınız bir brewery.

Amsterdam'ın Michelin yıldızlı Japonu-Yamazato

Japon hot cuisine akımı Kaiseki‘nin temsilcisi Yamazato, misafirlerine unutulmaz bir yemek deneyimi vaat ediyor.

Hotel Okura girişindeki Yamazato’ya girdiğimde geleneksel Japon tarzı Sukiya‘ya göre dekore edilmiş salonu beni karşılıyor. 16. yüzyılda Zen Budizm’in hakim olduğu çay seremonisi yapılan evlerinden esinlenmiş bir akım Sukiya. Salondaki simetrik bölümler esnekliğin yanında mahremiyet sağlamış, kendinizi evinde yemek yer gibi hissediyorsunuz. Ayrıca özel davetlerin verileceği tatami odaları da konukların beğenisine sunuluyor.

Malatya Sofrası

İstanbul’da Malatya lezzetleri ararken tesadüfen karşılaştığım bir mekân Malatya sofrası. Restorana girip mönüye bir göz attığımda Malatya yemeklerinden oluşan kapsamı bir mönüleri olduğunu fark ediyorum.

 

Aya köfteli kulak çorbası ile yemeğe başlıyorum, ardından sofraya teşrif eden kiraz yaprağında ekşili köftenin lezzeti hafızada iz bırakıyor. Malatya sofrasının kuyruk yağı, tereyağı eklenerek odun ateşinde uzun süre pişiren kuzu yemekleri lezzetli dillere destan. İsmet İnönü’nün aşçısı İbrahim Baba’nın tarifine sadık kalınarak hazırlanan kağıt kebabın; bilhassa kağıdının temas ettiği alt tarafı  harika.

İçtiğimiz suyu ne kadar iyi tanıyoruz?

Geçtiğimiz sene Taksim’deki Zarifi restoranda gerçekleşen, su hakkında yeni bilgiler edindiğim su panelini bugün sizler ile paylaşmak istiyorum.

Panelde Nestle, Sırma, Erikli, Pınar Sakarya, Özkaynak, Hayat, Saka markalı sular kör tadım yapılarak jüri tarafından lezzet, metaliklik, tuzluluk, paslı çivi, bozulmuş yumurta, plastik tadı ve yavanlık kriterlerine göre değerlendirildi. Gözlemci olarak katılmama rağmen ben de eş zamanlı olarak tadımlara katıldım. Panele gitmeden önce yaptığım araştırmalarda İstanbul piyasasındaki suların ağırlıklı olarak Bursa, Sakarya ve İstanbul kökenli olduğunu fark ettim.

La Boqueria'nın incisi El Quim

Barselona'nın tarihi pazarı La Boqueria'daki El Quim; taze deniz ürünleriyle hazırlanan inanılmaz tapaları uygun fiyata tadabileceğiniz bir adres. La Boqueria’yı bulmak zor değil, turistlerin gözdesi La Rambla caddesinden aşağı inerken sağ tarafta; kime sorsanız gösterir.

Petro’nun kentinde Gürcü lezzetlere yolculuk

Kuzeyin Venedik’i St. Petersburg’un Gürcü restoranları zengin lezzetler arayan damaklara hitap ediyor.

Gündüzlerin alabildiğine uzayıp beyaz gecelerin yaşandığı bir yaz günü Petersburg’dayım. Sağımda Roma’daki San Pietro Bazilikası’ndan esinlenerek yapılmış Kazan Katedrali solumda soğan kubbeleriyle Dökülen Kan kilisesi.  Kenti sarıp sarmalayan bu tarihi doku bambaşka bir ambiyans yaşatıyor, öğlen yemeği için bir Gürcü restoranında mola vermek istiyorum.

Stalin döneminin ürkütücü yüzünü anlatan Requirem’in bestecisi Anna Ahmatova’nın yaşadığı Sheremetev Sarayın yan sokağında birbirinden güzel Gürcü yemeklerini uygun fiyatta sunan bir restoran gizlenmiş, adı Lagidze.

Doğadan sofraya uzanan lezzet şöleni: Datlı Maya

Dilara Erbay Tarihi Firuzağa fırını Datlı Maya'ya dönüştürmüş, iyi de etmiş. Böylelikle günün farklı saatlerinde farklıyemekler sunan bir bistroya dönüşmüş. Sabahları simit, poğaça, kek yapan bir fırınken öğlen, akşamları yemek servis ediliyor.

İzmir’de bir öğlen

Ege’nin incisi İzmir doğal güzelliklerinin yanı sıra yemek kültürü açısından önemli bir kentimiz. İzmir’de taze, iyi pişirilmiş balık yemek için servet harcamak gerekmiyor. Hisar Balık Pişiricisi uygun fiyata deniz ürünleri tadabileceğiniz bir balıkçı esnaf lokantası.

Karadeniz pidesinin tadı bir başkadır: Bizim Sürmene Pidecisi

Hamur işleri zengin bir mutfağa sahibiz, Napolili bir İtalyan’a İstanbul’un en iyi pizzasını sunsanız, vasat bulur, beğenmez ama iyi bir Karadeniz pidesine hayran olur.

Küçükyalı’daki Bizim Sürmene Pidecisi şehirdeki birçok pidecinin aksine fabrikasyona kaçmamış, özünü korumuş bir mekân. Burasına yöresel yemekler yapan bir esnaf lokantası olarak ta adlandırmak mümkün zira mönülerinde birbirinden leziz Karadeniz yemekleri yer almakta.

Bayramoğlu’da döner ziyafeti

Günümüzde dondurulmuş fabrikasyon dönerlere gerçek döner tadını unuttuk, neyse ki akıntıya kürek geçen Bayramoğlu gibi dönerciler var.

Kavacık'taki Bayramoğlu’na gittiğimde dönerci dükkânı hınca hınç doluydu. Güçlükle bir masa buldum. Ardı ardına dikilmiş döner tezgâhlarında kesilen dönerler garsonların koşuşturmalarıyla mekânın müdavimlerine servis ediliyordu, tam bir döner çılgınlığı yaşanmaktaydı.

Nişantaşı’nın köftecisi Arif Bey

Balkan göçmenlerinin mutfağımıza kazandırdığı bir lezzet olan köfte; farklı illerimizde değişik biçimlerde karşımıza çıkıyor. Bu kültürel çeşitlilik ülkemizi bir köfte cennetine dönüştürmüş durumda. Nişantaşı’ndaki Arif Bey Köfte bu geleneği İstanbul’da yaşatan güzel bir adres.

Kurufasulyeyi markalaştıran restoran-Fasuli

Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfi ile sofralarımızı şenlendiren kurufasulyeyi “ülkemiz insanı kadar hiçbir millet benimsemedi” desek haksızlık etmişolmayız. Sevildiği kadar hor da görülen fakir fukara dostu milli yemeğimiz kuru fasulye’ye itibarını iade eden Fasuli her kuru severin uğraması gereken adreslerden.

Barselona'nın ünlü çikolatacısı-Balaguer

Barselona’nın turistlik alanlarından uzak fakat lüks bir semtinde yer alan Balaguer’ı bulmanın en kolay yolu, kentin yerlilerine Turo Parkını sormak; çünkü bu çikolata cenneti parkın hemen yanında.

Balaguer’ın ünlü olması tesadüf değil, en kaliteli kakao çekirdeği kullanarak onlarca çeşit çikolata yapıyorlar. En dikkat çekici olanları ise safranlı, siyah trüflü, bir Asya turunçgili olan yuzulu çikolata. Zeytinyağlı ve ağızda patlayan mascleta çikolatası da enteresan.

Vatikan’a komşu efsanevi pizzacı- Pizzarium

Pizzanın anavatanı İtalya’da adım başı pizzacı var ama Vatikan yakınlarındaki Pizzarium gibisi az bulunur. Buraya bir pizza cenneti desek yanılmış olmayız.

Çin mutfağının Beyoğlundaki temsilcisi-Çin Çin

Feminen ambiyanslı daha çok hanımların müdavim olduğu bir restoran Çin Çin. Mekânda Çinli aşçılar çalışıyor, yemekler sipariş verildiği an pişirilip servis ediliyor. Sadece hafta içi öğlenleri açık büfe yapıyorlar.

Bayrampaşa’da Boşnak lezzetleri şöleni

Boşnakların yoğun olarak yaşadığı Bayrampaşa Yıldırım Mahallesindeki Mirza Boşnak lezzetleriyle tanışmak isteyenler için güzel bir adres.

Boşnak bir baba ve kızının beraber işlettiği samimi bir köfteci Mirza. İki çeşit köfteleri var. İlki İnegöl köftesini andırıyor ama lastik gibi değil, yağlı ve lezzetli.

Burger Joint

 

New York ünlü hamburgercisi Burger Joint ile aynı isimdeki burgerci İstanbul’da bu lezzeti tatmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Burger Joint fabrikasyona kaçmamış bir yer, etlerini günlük olarak Bebek Kasabı’ndan alıyor. Hamburgerlerini dana biftek ve dana döşü karıştırarak hazırlıyor. 

Ormanda kuzu ziyafeti

Sultangazi Eski Edirne Asfaltı üzerindeki Kuzu Sofrası’na adım atar atmak kendimi bir Anadolu kasabasına gelmiş gibi hissediyorum. Şehir merkezi dışında olmasına karşın müdavimleri olan bir yer burası. Kentin dört bir yanından gelen misafirler mekânın ortasında soba olan salonun ahşap masalarında keyifli dakikalar geçiriyorlar.

Nefis bir Karadeniz pidesi

Hamur işleri zengin bir mutfağa sahibiz, Napolili bir İtalyan’a İstanbul’un en iyi  pizzasını sunsanız, vasat bulur, beğenmez ama iyi bir Karadeniz pidesine hayran olur. 

Fatih’teki Fatih Karadeniz Pidecisinin yeri çok kolay. Saraçhane’ye doğru çıkarken su kemerlerini geçip sağa sapın, İtfaiye’nin hemen bitişiği. Beşiktaş’taki Sütçü Pando’nun dükkanını anımsatan küçük, salaş bir salonu vardı, son zamanlarda ünlenince dükkanın içini yeniledi ama lezzet değişmedi öyle bir Trabzon peynirli pide yapıyor ki sadece bu pideyi tatmak için bile Fatih’e gidilir.   

Aksaray'da Hatay lezzetleri şöleni

Hatay; köklü tarihinden miras edindiği kültürel zenginliğini mutfağına yansıtan ender kentlerimiz arasında. Araplar kebapları, Yahudiler mezeleri, Fransızlar piliç roleyi kazandırmışlar bu mutfağa. Aksaray’daki Hatay Has Kral Sofrası, bu yöresel mutfağın birçok lezzetini tadabileceğiniz bir adres.

Mekâna girip masaya ilerlerken dört restoran personelinin sizi hoş geldiniz diye karşılamasıgüzel bir davranış, sanki Aksaray’da değil de lüks bir semtin pahalı bir restoranındayım. 300 kişilik salonun iyi dekore edilmiş ve oldukça temiz ve düzenli olması, bana ilginç bir adreste olduğumun ipuçlarını vermekte.

İtalyan makarnasının mabedi-Da Felice

        Zengin tarihiyle Roma bir açık hava müzesinden farksız. Kentin dar sokaklarında, güzel meydanlarında gezerken kendimi farklı ressamların yaptığı tabloların içinde geziyormuş gibi hissediyorum. Öğlen vakti yaklaşınca metroya atlayıp Roma’nın en güzel restoranlarından olan Pyramid durağı yakınlarındaki Da Felice’ye doğru yola koyuluyorum. Durağa geldiğimde Mısır’daki piramitleri model alarak inşa edilen; İÖ 12. yüzyıldan kalma 29.5 metrelik Caius Cestius Piramiti yanındaki San Paolo Kalesi’yle arz-ı endam ediyor.

Via Marmorata boyunca ilerledikten sonra ara sokakların birisine sapıp Via Mastro Giorgio’daki Da Felice’ye ulaşıyorum. Leziz yemeklerin makul fiyata sunulduğu samimi bir trattoria burası. Merkezde olmamasına karşın çok popüler, salonları her daim dolu ve  rezervasyon yaptırmak şart. Her gün yenilenen mönülerini internet sitelerinde İngilizce olarak yayınlamaları ise ziyaretçileri için büyük bir kolaylık.