9 Aralık 2012 Pazar

İçkilerin atası bira

İnsanoğlunun yaptığı ilk alkollü içecek olan biranın geçmişi Sümerliler dönemine kadar uzanmakta. Tahıldan elde ettikleri bu alkollü içecek mikrop barındırmadığı için bir nevi sıvı ekmek olarak kullanılırken, günümüzde her bütçeye hitap eden bir halk içkisi.

Geçtiğimiz aylarda Asmalımescit North Shield’de gerçekleşen bir bira paneline jüri üyesi olarak katılma fırsatı buldum. Panelin birinci bölümünde yurtiçi piyasada tüketicilere sunulan pilsen tipte dokuz bira değerlendirildi; ikinci bölümde ise farklı stillerde üretilmiş dünyanın önde gelen biraları tadım yapılarak karşılaştırmalı olarak yorumlandı.
Ülkemiz bira pazarında nitelikten ziyade nicelik ön planda; birçok bira markası var ama biraların yüzde doksan beşi pilsen tipi bira. Oysaki pilsen birasının Çek Cumhuriyeti’nin Plzen kentinde keşfedildiğini; ale ve lager ana kategorilerindeki onlarca çeşit biradan bir lager türü olduğunu bilenlerin sayısı fazla değil. Durum böyle olunca Türk bira severlerine hitap etmesi açısından panelde pilsen tipi biralar değerlendirildi. Panelde yurtiçi piyasada tüketicilere sunulan dokuz pilsen tipte biranın renk, koku ve tat kriterlerine göre kör tadımı yapıldı. Biranın dört ana bileşeni malt, şerbetçiotu, alkol ve su içeren biralar ön sıralarda yer alırken glikoz şurubu ve pirinç katılmış biralar (Efes, Miller) sıralamada sonlarda kaldı.
Pilsen biranın anavatanının temsilcisi Czech Budweiser Budvar panelin lideri olurken, ikinci ve üçüncülüğü ülkemizde üretilen Alman birası Beck’s ve Hollanda birası Amstel aldı. Glikoz şurubu içermeyen Türk birası Bomonti ile Beck’s tat kategorisinde kişisel favorilerimdi; Amstel’in kokusunu, Czech Budweiser Budvar’ın ise rengini beğendim. Eğer eski Tekel birası halen üretiliyor olsaydı, paneldeki pilsenler içinde dikkat çekici bir performans göstereceğine de yürekten inanıyorum.

Panelin en keyifli bölümü dünyanın dört bir yanından gelen on dört biranın tadımıydı. North Shield’in ithal ettiği Amerikan biraları Brookyln Lager ve Brookyln Brown Ale hoş olsa da Almanya’dan ithal edilen Bavyera biralarının tadı bambaşkaydı. Bavyeralılarca buğday birasının (weizenbier) panteon’u kabul edilen Weisses Bräuhaus’ta iki sene önce tazesini içtiğim Schneider’in buğday birasının bu sefer pastörize edilmiş hâliyle İstanbul’da karşılaştım.

‘Biranın tazesi makbuldür’ sözünü kanıtlarcasına içtiğim şişelenmiş bira Münih’teki gibi olmasa da panelde içilen biraların en damak çatlatanıydı. Lezzetli tatlıların eşlikçisi yüksek alkolü Schneider Aventinus Tap 7 de en az Schneider weizenbier Tap 6 kadar muhteşemdi.
Panelin ikinci bölümündeki favorim ise isli bira Aecht Schlenkerla Rauchbier’di. Teoman Bey’in ‘bu birayla menemen çok iyi gider’ tavsiyesi panelin en ilginç saptamasıydı. Yüksek alkollü strong ale Belçika biraları Duvel, Chimay ve Amerikan biraları da paneldeki diğer üst düzey biralardı. Etkinlik tam sona erdi derken, Prag’da içtiğim Pilsner Urquell’in servis edilmesi ise benim için hoş bir sürpriz oldu.
Biranın o kadar çok çeşidi var ki; red ale, brown ale, buğday birası, Kölsch, Porter, Stout, Bock, Dunkel… Pilsen denizde sadece bir damla. Yerli üreticilerin daha kaliteli ve farklı biralar üretip, panelde rastladığım bira zenginliğinin market raflarına yansıması dileğiyle.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder